İtalya,  Yurt dışı

Floransa Gezi Rehberi

Bu yazımda size gerçekleştirmiş olduğum Floransa gezisi hakkında bilgi vereceğim.  Ruhu sanatla doldurması yanı sıra Floransa, ruhu sanata da doyduruyor. Floransa Ponte Vecchio ve Arno Nehri, Floransa’ya ayrı bir hava ve güzellik katıyor. Ponte Vecchio ve Arno Nehri sayesinde Floransa fotoğrafları adeta bir tablo gibi gözüküyor.

İtalya’da 4. Günüm

Michelangelo Tepesi'nden nefis Floransa manzarası...
Michelangelo Tepesi’nden nefis Floransa manzarası…

Şehir hakkında, kısa bir bilgiyle yazıma başlayayım. Floransa, Kuzey İtalya’daki Toskana bölgesinin başkentidir. Floransa, içinden geçtiği Arno Nehri’nin çevresinde kurulmuştur. Şehrin, diğer önemli özelliği de Rönesans akımının doğduğu yer olmasıdır. Leonardo da Vinci ve Michelangelo bu şehirde yetişmiş olan dünyaca ünlü sanatçılardır. Ünlü şair ve yazar Dante Alighieri de, Floransa’nın tarihi güzelliğinden ilham almış bir sanatçıdır.

Sabah 7.00 de uyanıyorum. Hava çok sıcak ve kavurucu sıcakta gezmek çok zor oluyor. Güneş tepeme geçmeden yani öğlen sıcağına kalmadan gezmek istiyorum. Kaldığım yere yakın olan Caffe Patriarca’ya gidiyorum. Burada donut ve soğuk latte ile kahvaltımı yapıyorum. Servis yapan bayan ilgili davranıyor. Küçük ama şirin olan bu kafeyi sevdim.

Floransa’da 2. günümde kendimi daha iyi hissediyorum. Şehre alıştım. Floransa, adeta açık hava müzesi gibi… Sanata dair birçok detayı, her yerde görmek mümkün… Floransa sokaklarında, bir tane bile modern bina görmedim. Binaların, hepsi mi estetik olur?  Floransa’da yapıların rengi ve yapısı o kadar birbirine benziyor ki, şehir küçük olduğu halde bu benzerlikten dolayı sık sık gideceğim yeri ve yönü karıştırıyorum. 🙂

İlk hedefim yine Ponte Vecchio… Köprüyü ve nehri bir de gündüz gözüyle görmek istiyorum. Sonrasında köprüyü geçip, tepeden harika bir manzarası olduğunu öğrendiğim Mikelanjelo Meydanı’na ve Tepesi’ne gitmek istiyorum.

Ponte Vecchio, eski köprü demek. Nehrin en dar kısmında yapılmış olan köprü, 14. Yüzyılda tamamlanmıştır. Adeta bir köprüler şehri olan Floransa’nın köprüleri, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından bombalanarak yıkılmıştır ancak bu köprülerden, yıkılmadan günümüze gelen tek köprü bu köprüdür.

Ponte Vecchio Köprüsü-Floransa

Köprü boyunca ilerlerken, bol bol fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyorum. Sabah saatlerinde köprü, daha tenha gözüküyor. Birçok göl ve nehir kenarındaki şehirde olduğu gibi köprü üzerinde,  köprünün demirlerine asılmış olan bolca dilek kilidi görüyorum. Ponte Vecchio Köprüsü ve içinden geçen nehir, şehre romantik bir görünüm veriyor. Romantik çiftlere Floransa’yı öneririm. Floransa sokaklarında dolaşırken insan, tarihte bir zaman yolculuğuna çıktığı hissine kapılıyor. Köprüye giderken gözüm, takı vitrinlerine takılıyor. Bunlara, dönüşte bakmaya karar veriyorum.

Nehir boyunca yürüyüp Piazzale Michelangelo’ya ( Michelangelo Meydanı) geliyorum. Tepeye çıkmadan önce, soğuk bir içecek molası daha veriyorum. Tepeye çıkmak ücretsiz… Yol sorma da dahil birçok şeye para verdiğim İtalya’da bu durum, beni hem şaşırtıyor hem de sevindiriyor. 🙂 Ben de buraya kendimce “beleştepe” adını verdim. (Bakınız eski Beşiktaş İnönü Satadyumu) 🙂

Tepeye, birçok merdiven basamağını çıkarak varabiliyorsunuz.

Michelangelo Tepesi'ne merdivenlerden çıkarken...

Tepeye çıktıktan sonra Floransa manzarası gerçekten de enfes… Floransa’ya gitmişken, vaktiniz varsa, kesinlikle burayı da görmenizi tavsiye ederim. Manzarayı daha detaylı incelemek isterseniz 1 Euro karşılığında, tepedeki sabit duran dürbünle manzaraya daha yakından bakabilirsiniz.

Floransa Katedrali

Manzarayı seyredip, birçok fotoğraf çektikten sonra aşağı iniyorum.

Michelangelo Tepesi- Floransa

Yolum, tekrar köprüden geçiyor. Köprü üzerindeki mücevher dükkanlarına bakıyorum. Vitrinlere bakarken, sarı bir küpeyi 35-40 Euro’ya görüyorum.

Kendi kendime “altın olabilir mi acaba bu fiyata?” Deyip içeri giriyorum. İçerideki sorumlu kişi, gülümseyerek benimle Rusça konuşmaya başlıyor. Yüzüne, anlamaz ifadelerle bakıp “Rus değilim” diyorum, İngilizce olarak… Kusura bakmayın, küçük bir yanlışlık oldu.” deyip ardından, “Nerelisiniz?” diye soruyor. “Türküm” diyorum ama elbette sonrasında, benimle Türkçe konuşmuyor. 🙂 Konuşmaya, İngilizce olarak devam ediyoruz. Sorduğum küpe de, 40 Euro’ya tabii ki altın çıkmıyor. Küpe, sadece altın suyuna batırılmış…

Floransa’nın merkezine giderken yol boyunca, sokak satıcılarını ya da sokak sanatçılarını görmeniz mümkün…

Floransa Sokak Sanatçısı

Ben de yol üstünde, ünlü tabloları caddeye çizen bir sokak ressamı (sanatçısı) görüyorum. Görünen o ki, tepeden tırnağa Floransa sanat galerisi ve sanat şehri gibi…

Yolumun üzerinde bir Yunan Ortodoks kilisesi görüyorum. Girişinde minik Yunan bayrakları var. İtalyanlar, ağırlıklı olarak Katolikler… Tabii ülkede Ortodokslar da mevcut. Üzerimde şort ve askılı bluz var, beni içeri almazlar ama yine de bir şansımı deneyeyim diyorum. Yeri gelmişken söyleyeyim, Katolikler, Ortodokslara göre biraz daha katı kurallara sahip.

İçerideki pedere Yunanca olarak, “girebilir miyim?” diyorum. “Tabii” diyor. Yunanistan’da özellikle Kavala tarafında bazı kiliselerde fotoğraf çekmeme izin vermemişlerdi. İçeri girdikten sonra, giriş iznini aldık, bir de fotoğraf için şansımı deneyeyim diye düşünüyorum. Yine Yunanca olarak “Fotoğraf çekebilir miyim?” diyorum. “Evet” diyor. Ya zaten izin verecekti, ya da dil bilmenin faydaları… Bilemiyorum 🙂 Biraz durduktan sonra, kilisenin kapanacağını ve beni beklediklerini anlıyorum. Teşekkür edip ve iyi günler dileyip, oradan ayrılıyorum.

Zaman geçtikçe, hava iyice sıcaklaşmaya başlıyor. Otele gidip, soluklanmak ve oralarda adet olduğu gibi siesta yapmak en iyisi gibi gözüküyor. 2 gündür saatlerce yürümekten ayak tabanlarım ağrıyor ve güneşin de beni çarptığını hissediyorum. Otele gidip, İtalyanlar gibi ben de siesta yapıyorum. 🙂

Uyandıktan sonra bir duş alıp, hazırlanıp yemek için dışarı çıkıyorum. Adres aramak bilmediğim bir şehirde bazen zor geliyor o yüzden, gözüme kestirdiğim bir yere oturacağım. İtalyan pizzası yiyebilirim. Duamo Meydanı’nda dolaşırken dışarıda duran tabelalardan birinde, Türkçe yazı gözüme çarpıyor. Ben bakarken, garson yanıma geliyor. “Merhaba, nerelisin?” diyor İngilizce… Türküm diyorum. Bir iki kelime Türkçe konuşuyor benimle… Buradan da yine anlıyorum ki Floransa, Türklerin uğrak noktalarından birisi… 🙂

Osteria dell’Agnolo- Floransa

“Dışarıda oturabilirsin, hem sigara da içersin” diyor. “Sigara içmiyorum” diyorum. “Aa, Türk’sün ve sigara içmiyor musun? Diyor. Demek ki oralarda, böyle de bir ünümüz varmış. 🙂 Osteria dell’Agnolo’da pizza yiyorum.

İçecekle birlikte, 18 Euro ödüyorum. Biraz oturduktan sonra meydanı dolaşıyorum ve kaldığım yere dinlenmeye gidiyorum.

Figen Karaaslan Seyyahça © Mart 2016

 

Kendim için modern bir Seyyah Kadın gezgin diyebilirim. Yaşamın, bir yol ve yolculuk olduğuna inanıyorum. Seyahat etmeyi, insanı içsel yolculuklara taşıdığını düşündüğüm için seviyorum. Bu sebeple de, fırsat buldukça, bir seyyah gibi geziyorum ve yolculuk yapıyorum. Yaşamın, paylaştıkça zenginleştiğine ve anlamlandığına inandığım için de; gördüklerimi ve yaşadıklarımı Seyyahça’da yazarak, paylaşıyorum. Yaşam yolunda yolculuk ederken; 2014 yılında, Yaşamı Kullanma Kılavuzu isimli bir kitap yazdım ve yayınlattım. Mersin Üniversitesi Seyahat İşletmeciliği ve Yakın Doğu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık mezunuyum. 10 yıldan fazla reklam-metin yazarlığı, editörlük ve içerik editörlüğü yaptığım profesyonel meslek hayatıma; editörlük, kurumsal iletişim ve dijital pazarlama ile devam ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.