İzmir,  Yurt içi

İzmir’de Görülecek 15 Yer

Kuzey Ege’ye yakın olan Yunan adalarına ya da Çeşme’ye giderken, bir şekilde yolum hep İzmir’den geçiyor. Geçerken uğradığım ve yolumun birçok kez düştüğü bu şehrin gezilecek yerlerini de artık yazayım dedim… Bu sebeple de İzmir’de görülecek 15 yer başlıklı bu yazıyı yazdım.

İzmir’e, sadece yolumun düştüğü bir şehir dersem aslında haksızlık etmiş olurum çünkü İzmir büyüdüğüm; çocukluk ve ergenlik yıllarımı geçirdiğim bir şehir aynı zamanda…

Benim İçin İzmir Ne Demek?

  • Çiğdem (ay çekirdeği), Gevrek (simit), Domat (domates), darı (mısır), asfalia (Yunanca sigorta) ve klorak (çamaşır suyu) ile başka dilde bir şehir demek…
  • Çocukken kışları, bir türlü yağmayan kar ile kara ve kar tatillerine hasret kalmak demek.
  • Her yanı saran palmiyeleri ile sıcak bir şehirde olduğumu hep hissetmek demek.
  • Çocukken, yaz akşamlarında bunaldıkça, daha fazla serinlesin diye yıkadığımız balkonlarda yemek yemek ve çay içmekle kalmayıp, çoğu yaz gecesi sıcaktan balkonda uyumak demek.
  • Yine sıcak yaz akşamlarında sıcaktan bunalıp, gezme olsun diye çiğdem çitleyerek parklarda oturmak demek.
  • Yazları arabaya doluşup, hafta sonları denize gitmek demek.

İzmir Adı Nereden Gelir?

Şimdilerde İzmir dediğimiz bu şehir, eskiden Smyrna olarak adlandırılırmış. Smyrna’nın aynı zamanda, Amazon kraliçesinin de ismi olduğu söylenilmektedir.

Yunanca’da eril ve dişil kelimeleri niteleyen artikeller kullanılır. Yunanca’da şehir isimleri dişi olduğu için kelimenin başına  (İ) artikeli getirilir. İ Smyrna (Yunanca ’da S ve M harfleri yan yana geldiğinde, Z harfi olarak telaffuz edilir. Bu yüzden şehrin ismi de eskiden, “izmirna” olarak telaffuz edilirdi. “İzmirna”, geçmişten günümüze söylene söylene şimdiki İzmir halini almış olması kuvvetle muhtemeldir.

İzmir ismine, tarihsel ve filolojik açıdan açıklık getirdikten sonra artık şehri gezmeye koyulabiliriz. 🙂

İzmir’de Görülecek 15 Yer

1) İzmir’in Simgesi Saat Kulesi

İzmir’de gezilecek 15  yer listesinin başında tabii ki, İzmir’in tartışmasız simgesi olan İzmir Saat Kulesi gelir. Konak Meydanı’nda bulunan bu saat kulesi, bir anlamda İzmir’in kalbinde yer alır denebilir.

İzmir Saat Kulesi, II. Abdülhamit tahta çıktıktan sonra yapılmıştır. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında, Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından yaptırılmıştır.Kulenin boyu 35 metredir.

Kulede bulunan kırmızı ve yeşil renkli taşların, Efes’ten geldiği söylenir. Saat kulesi dört kattan oluşur ve sekizgen kaidelidir. Kulenin etrafında dairesel şekilde dört adet çeşme bulunur. Kulenin saatinin de Almanya’dan hediye edildiği söylenir. Saatin, kurulduğu zamandan bu yana bir kez durduğu ve onun da, 1974 yılında yaşanan depremde olduğu söylenir.

İzmir’e gelip de, saat kulesinin önünde fotoğraf çekilmeyeni İzmir’den kovalıyorlarmış 🙂 Bu yüzden kuleyi görmekle yetinmeyip, bir fotoğraf çekilmeden kuleden uzaklaşmıyoruz.

2) Kemeraltı Çarşısı

Yılların çarşısı, dimdik ayakta kalmış bir şekilde, ziyaretçilerini karşılıyor. 88 hektarlık bir alana yayılmış olan Kemeraltı Çarşısı, 1650-1670 yılları arasında kurulmuştur.

1638 tarihli gravürlere göre İzmir’in o yıllardaki yerleşim alanının ortasında, -Hisar Camisi’ne de adını veren- Hisar’ın sağ tarafında bir iç liman bulunmaktaydı. Bu limana, en net bir şekilde Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye metinlerinde rastlanılmaktadır.

Kemeraltı ise, bahsi geçen bu liman girişini savunmak üzere inşa edilmiş, bir kalenin varlığı ile ortaya çıkıyor. 12. yüzyılda Bizanslılar tarafından kurulan İzmir Liman Kalesi, hem limanın iç güvenliğini sağlamada hem de şehir savunmasında önemli rol oynuyordu. Farklı isimlerle adlandırılan kale, tarihi kaynaklarda ‘Neon Kastron’ (Yeni Kale) veya ‘Ceneviz Şatosu’ olarak adlandırılmaktaydı.

Kemeraltı Çarşısı’nın yay biçiminde olması, Roma dönemindeki bu iç liman rıhtımına göre şekillenmesinden kaynaklanmaktadır. Kale tarafından korunan limanın sağ tarafında Frenk tüccarlarının dükkanları, limanın iç kısmında ise kervansaraylar bulunurdu. İzmir’in batı ucunda İpek Yolu’nu takip eden deve kervanlarıyla İzmir’e getirilen mallar, bu hanlara indirilir ve Ceneviz tüccarları aracılığı ile İzmir Limanı’ndan gemilere yüklenerek ihraç edilirdi.

Liman ve çarşı,17. yüzyılda gelişerek ve büyüyerek Osmanlı’nın en büyük ticaret merkezlerinden birisi haline gelmiştir.

İlk yapıldığı zaman Kemeraltı Çarşısı’nın üzeri tonozlar ve kiremitler ile örtülü, kapalı bir çarşı görünümündeydi. Kemeraltı Çarşısı, 20. yüzyılın sonlarına kadar bu özelliğini korumaktaydı. Bugün ise üzeri açık olan ara sokakların bir bölümünün üzeri beşik tonozlarla örtülüdür.

3) Kızlarağası Hanı

Geldik, İzmir’de görülecek 15 yer listesinin 3. sırasına…

İzmir Limanı’na gelen gemilerin hem iç pazara hem de dış pazara sunulacak malların ticaretinin kolay yapılması sebebiyle 1744 yılında yapılmıştır.

Osmanlı döneminde tüccarların, onların çalışanlarının ve yüklü develerin kaldığı bir handır. Hanı yaptıran kişi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Kızlarağası Hacı Beşir Ağa olduğu sanılmaktadır.

Vaktiyle Kemeraltı Çarşısı gibi deniz kenarında inşa edilen han, denizin doldurulmasıyla, denizden 200 metre içeride kalmıştır. Alt katın güneyinde bugünkü adıyla Cevahir Bedesteni, Kuzeyinde Bakır ve Çuha Bedesteni, doğusunda ise bir koridor bulunur. Bakır Bedesteni günümüzde lokantaların bulunduğu sokaktır. 26 dükkandan oluşan bedestende, adından da anlaşılacağı gibi bakırcılar bulunmaktaydı.

Kızlarağası Hanı’nın içi İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı biraz andırıyor. Kapalıçarşı’nın daha küçüğü… Hanın içerisinde gümüşçüler, hediyelik eşyalar, kuyumcular, doğal taş satan bir dükkan bulunuyor.  Buradan bir adet gümüş, orta boy halka küpe satın alıyorum. Ben İzmir’de lisedeyken, bu halka küpeler bir İzmir klasiği idi. 🙂

Hanın çıkışında kahveciler var. Bir yorgunluk kahvesi içebilirsiniz. Şükrü Bey’in yerinde fincanda kahve pişiriyorlar.

4) İzmir Agorası

Konak ve İkiçeşmelik arasında kalır. Ben Kemeraltı’ndan yürüyerek gittim.

Agora Grekçe, halkın toplandığı ve alışveriş yaptığı kent meydanı demektir. İzmir Agorası, MÖ. 4 yüzyılda antik Smyrna kentinin taşındığı Pagos’un (Kadifekale) kuzey yamacında kurulmuştur.

Hellenistik dönemde kurulmuş olan Agora’da şu an yıkılmadan ayakta kalabilmiş kalıntıların çoğu, MS. 178 depreminden sonra İmparator Marcus Aurelius’un emriyle yeniden inşa edilen Roma dönemine aittir.

Tarihi yer, her gün 08.00 – 17.00 arasında ziyarete açıktır. Ben gittiğimde kapanmıştı ama demirlerin arasından telefonu sokarak fotoğraflarını çektim ve büyük kısmını görebildim.

5) Kadifekale

Eski adı Pagos olan Kadifekale, Büyük İskender’in komutanı olan Lymachos tarafından inşa ettirilmiştir. Denizden, 186 metre yükseklikte bulunur. Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerini yaşamış ve her medeniyetten bir şeyler almıştır.

Kaleye çıkan sokaklar tekinsiz olsa da, en güzel şehir ve körfez manzarasını görebileceğiniz yer burasıdır. Güvenli olmayan kaleye, oraları bilen hatta orada yaşayan biriyle gitmeniz tavsiye edilir. Kadınlara, tek başına gitmeleri önerilmez.

6) Pasaport Vapur İskelesi

İzmir’in eski gümrük binası, günümüzde vapur iskelesi olarak kullanılmaktadır. İskele, Konak Pier ile Cumhuriyet Meydanı arasında kalmaktadır.

Pasaport İskelesi’nden: Karşıyaka, Alsancak, Konak, Göztepe ve Bostanlı arasında vapur seferleri  yapılmaktadır.

7) Kordon Boyu

Geldik, İzmir deyince saat kulesinden sonra akla gelen ilk yere yani kordon boyuna…

İkizi de, kendisi gibi Ege şehri olan Selanik’te bulunur. İzmir Kordon da, Selanik gibi kafeleri ve restoranlarıyla şehrin en canlı yeri durumundadır. İsterseniz, deniz ile aranıza yol ya da bir kafe koymadan direkt çimlerde oturabilir ve sahili seyre dalabilirsiniz. İsterseniz sahilde bisiklete binebilirsiniz.

8) İzmir Arkeoloji Müzesi

Eskiden, İzmir’de müze gezerken… 🙂

Müze, 1984 yılından bu yana  Konak Halil Rıfat Paşa Caddesi’nde Bahribaba Parkı içinde hizmet vermektedir.

Arkeoloji müzesinde, İzmir ili ve çevresinde bulunan arkeolojik eserler sergilenir. Bunlar: Bayraklı (Smyrna), Efes, Bergama, Milet, Klazomenai, Teos ve İasos gibi Ege Bölgesi’nin çeşitli bölgelerinde kazılarda ortaya çıkarılan buluntulardır.

9) Atatürk Müzesi

Atatürk Müzesi-İzmir

Alsancak tarafındayken, gezilmesi ve görülmesi gereken bir müzedir Atatürk Müzesi… Atamızın müzesine giriş ücretsizdir. Müzenin içinde,  Atatürk’ün kıyafetleri, bazı özel eşyaları ve müze evin odaları bulunuyor.

Bu odalardan bazıları; yemek odası, Atatürk’ün yatak odası ve çalışma odası… İzmir Atatürk Caddesi üzerinde bulunan müze, 1875-1880 yıllarında halı tüccarı Takfor Efendi tarafından ev olarak yaptırılmış. 9 Eylül 1922’de sahibi tarafından terk edilmiş olan ev, hazinenin mülkiyetine geçirilmiştir. İzmir’e giren Türk Ordusu, burayı Karargâh olarak kullanmış. Atatürk, 12 Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi için geldiğinde bu evde ilk kez konaklamış, toplantılarını ve kişisel çalışmalarını burada sürdürmüştür. Kongre bitiminde Karargâh taşındıktan sonra hazine, binayı Naim Bey’e (Naim Palas) otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır.

16 Haziran 1926’da İzmir’e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte Naim Palas’ta kalmıştır. 13 Ekim 1926’da bina, İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış bazı yeni eşyalar konularak Atatürk’e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir’e  beş kez gelmiş ve her gelişinde, bu evde kalmıştır. 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümü ile kız kardeşi Makbule Baysan’a veraset yoluyla kalan ev, 25 Eylül 1940’da İzmir Belediyesi tarafından müze yapılmak üzere kamulaştırılmıştır.

Kaynak: İzmir Kültür Turizm

10) Alsancak Sevgi Yolu

Sağı solu büyük palmiyelerle sıralanmış ve çevrilmiş bir yoldur burası… Yolu sevgiden geçen herkesin İzmir’de yolunun düştüğü, kendiliğinden yolu düşmese de, bir şekilde yolunu düşürdüğü bir yer burası… Burada hediyelik eşya, kitap ve takı dükkanları yoğunluktadır.

11) Alsancak ve Basmane Garı

Basmane Garı-İzmir

Basmane Garı

Basmane semtinde bulunan tarihi bir tren garıdır. Fransız mimar Eiffel tarafından klasist tarzda tasarlanan Basmane Garı, Regie Generale adlı Fransız firma tarafından 1876 yılında inşa edildi. Bu gar, Fransa’daki Lyon Gar binasının ikizi olma özelliğini de taşıyor.

1922 yılında meydana gelen büyük İzmir yangınında, büyük hasar gören gar, 1926 yılından sonra TCDD’nin kurulması ile onarımdan geçirildi.

Basmane Garı uzun bir süre Türkiye’nin dört bir yanına sefer yaparken, günümüzde çevre illere gerçekleşen tren seferleri ile sınırlı kalıyor.

Yalnız gezen kadınlara yine bir dip not. Basmane’nin yan sokaklarına hiç girmeyin derim. Basmane Sokakları, Suriyeli kaynıyor ve Suriyeli erkeklerin, kadınları rahatsız edici tavırları var. Gözümle gördüğüm için söylüyorum.

Alsancak Tren Garı

İzmir’den Aydın’a, Osmanlı demiryolunun başlangıcında yer alan Alsancak Garı’nın o dönemdeki adı Punta Garı’dır. Garın temeli, 1857’de Vali Mustafa Paşa döneminde atılmıştır ve 1858’de hizmete girmiştir. Tarihi gar, bugün hala gar olarak hizmet vermektedir.

12) İzmir Fuarı

Çocukken, içindeki kuleden paraşüt ile atlayanları merak ile izlediğim bir yerdi fuar alanı… İçindeki hayvanat bahçesinde, artık rahmetli olan Bahadır Fil’i, bir arkadaşım ya da ailenin bir tanıdığı gibi ziyaret ettiğim yerdi. Fuarın açık olduğu zamanlarda ise; rengarenk ışıklar, standların olduğu holler, konserler, kalabalık, balonlar ve “çiğdem” kokusu demekti… 🙂

Şimdi, çocukluğuma gittim birden ve gözümde anılarım canlandı…

13) Dario Moreno Sokağı ve Tarihi Asansör

Çocukluğumun geçtiği İzmir Hatay’daki evimize yakın olan Asansör ve Dario Moreno Sokağı… Küçükken, büyük bir asansör ve sokağın da Dario Moreno olması bana ilginç gelirdi. Büyükler için pek ilginç olmasa da, en azından sıradan olmadığı kesin!

İzmir’de Görülecek 15 Yer

Asansör, Konak sınırları içinde Karataş semtinde yer alır. Konak AKM önünden 10 numaralı otobüse binerek, Asansör Durağı’nda inebilirsiniz.

Asansör, Mithatpaşa Caddesi ile Şehit Nihat Bey Caddesi arasındaki 58 metrelik ve 155 basamaklık farkın kolayca aşılabilmesi için 1907 yılında yapılmıştır. Yapı, Yahudi ticaret adamı Nesim Levi tarafından yaptırılmıştır.

Asansör, her ne kadar halkın hayatını kolaylaştırmak için yapılsa da, sonraları semtin çehresini değiştirmiştir. Asansörün terasından İzmir’i panaromik manzara ile seyretme imkanı vardır.

Asansör, Dario Moreno Sokağı’nda bulunur. Dario Moreno Sokağı ismini, İzmir sevdalısı bir şarkıcıdan almıştır. Sokağın girişinde, Dario Moreno’nun ve Enrico Masias’ın heykelleri sizi karşılıyor. Ellerindeki gitar ile sanki sizin için hemen bir şeyler çalacaklarmış gibi bir duruşları var.

Dario Moreno Kimdir?

3 Nisan 1921 yılında Aydın’da dünyaya gelmiştir. Gerçek ismi David Arugete’dir. Piyanist, şarkıcı ve tiyatro oyuncusu olan Moreno, Musevi asıllı bir Türk idi.

Dario Moreno Sokağı’nda bulunan kafelerde hoşça vakit geçirilebilir.

14) Karşıyaka ve Karşıyaka Sahili

Eski adı Kordelyo olan, şimdinin 35,5 Karşıyakası… Kordelyo ile Karşıyaka’nın sahil kısmı kastedilmektedir.

İzmir’in merkezi Konak olunca, Karşı kıyıda bulunan Karşıyakalılar kendilerini küçük bir farkla (Buçuk) İzmir’den ayırır.

Karşıyaka ve Göztepe Rekabeti

İstanbul’un; Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş arasındaki futbol rekabeti aynı hararetle ve hatta bazen daha fazla bir şekilde Göztepe ile Karşıyaka taraftarları arasında yaşanır. Göztepeliler kendilerinin “daha” ya da “gerçek” İzmirli olduğunu söylerken, Karşıyakalılar kendilerini daha çok, elit İzmirliler olarak görür.

Eşrefpaşa semtine yakın olan 9 Eylül Ortaokulu’nda okurken, o yıllarım iki taraf arasındaki bu rekabeti dinlemekle geçti. 🙂

Karşıyaka sahilinde kafeler ve barlar bulunur. Karşıyaka’da, Konak ile köprü görevini gören Karşıyaka İskelesi ve sahilden içeriye girince Karşıyaka Çarşısı bulunur. İstanbul’un eski Taksim-İstiklal Caddesi günleri gibi kalabalıktan zor yürünen bir çarşı burası…

15) Bostanlı

Karşıyaka’ya gelmişken bence Bostanlı’yı da kesinlikle görmelisiniz. Palmiyeleri dışında Bağdat Caddesi’ne benzettiğim, İzmir’de yaşayacak olsam -imkanlar dahilinde- burada yaşamak isterdim dediğim bir yer burası… Gitmişken, Bostanlı sahilde bir tur atın ve gözünüze kestirdiğiniz bir kafeye oturup, güzel bir kahve için derim… Ben Reyhan Pastanesi’nde oturdum. Pastaları güzeldi…

İzmir’e yakın yerleri gezdik bitirdik, sıra geldi benim İzmir’in içinden daha fazla sevdiğim sahil (sayfiye) yerlerine… Onu da başka bir yazıda anlatacağım, takipte kalınız.

Figen Karaaslan Seyyahça © Mayıs 2017

Kendim için modern bir Seyyah Kadın gezgin diyebilirim. Yaşamın, bir yol ve yolculuk olduğuna inanıyorum. Seyahat etmeyi, insanı içsel yolculuklara taşıdığını düşündüğüm için seviyorum. Bu sebeple de, fırsat buldukça, bir seyyah gibi geziyorum ve yolculuk yapıyorum. Yaşamın, paylaştıkça zenginleştiğine ve anlamlandığına inandığım için de; gördüklerimi ve yaşadıklarımı Seyyahça’da yazarak, paylaşıyorum. Yaşam yolunda yolculuk ederken; 2014 yılında, Yaşamı Kullanma Kılavuzu isimli bir kitap yazdım ve yayınlattım. Mersin Üniversitesi Seyahat İşletmeciliği ve Yakın Doğu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık mezunuyum. 10 yıldan fazla reklam-metin yazarlığı, editörlük ve içerik editörlüğü yaptığım profesyonel meslek hayatıma; editörlük, kurumsal iletişim ve dijital pazarlama ile devam ediyorum.

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.