Yurt dışı

Zagreb’te Gezilecek Yerler

St Marks Kilisesi-Zagreb

Bir önceki yazımda Zagreb hakkında genel bilgi verdikten ve Zagreb gezi rehberi yazısından sonra sıra geldi Zagreb’te gezilecek yerler hakkında detaylıca gezmeye…

Zagreb Gezim

Zagreb’te İkinci Günüm

Sabah 08.30 gibi uyanıyorum. Katedral tam karşımda olduğu için aynı Barselona’da olduğu gibi sabaha kadar çan sesleri arasında uyumaya çalışıyorum. Bu, alarmı saat başına ertelemek gibi bir şey… Sürekli uyanıyorsun.

Kahvaltımı yapıyorum. Hava yağmurlu… Romantik bir atmosferde şehri gezeceğim deyip, kendi kendimi avutuyorum. 🙂 Şehri, gündüz gözüyle keşfe ve gezmeye başlıyorum.

Şehrin merkezi, yukarı şehir ve aşağı şehir olarak adlandırılabilecek 2 bölgeye ayrılır.

Zagreb Yukarı Şehir Bölümü

Gradec ve Kaptol bölgelerini kapsar. Zagreb’te görülecek birçok yer burada yer alır. Zagreb Avusturya- Macaristan ve sosyalist mimarinin etkilerini taşır.

Tarih boyunca Osmanlı, Nazi Almanyası ve komünist Yugoslavya egemenliği altında kalmış olan şehir bu sayede, farklı kültür ve etkileri kendisine katmıştır.

Şehrin, eski şehir olarak adlandırılan kısmında Orta Çağ’dan kalma yapılar, barlar, restoranlar, kafeler ve müzeler bulunmaktadır.

Tkalciceva Sokağı Zagreb

Yakın bir tarihte, 2013 yılında Avrupa Birliği’ne katılmış olan Hırvatistan,  bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından Schengen vizesi istemektedir.

Şehrin merkezi, heykelin olduğu cadde oluyor. Hostelin tam karşısında Zagreb Katedrali bulunduğu için Zagreb’te gezilecek yerler keşif noktam da burası oluyor.

Zagreb Katedrali

Zagreb Katedrali-Hırvatistan

Zagreb’te gezilecek yerler listesinin başında gelir.

12. yüzyılda inşa edilmiş bir Katolik kilisedir. Gotik tarzda inşa edilmiş, oldukça görkemli bir yapıdır. Tatar işgali sırasında yıkılmış olan bu katedral, 10 yıl sonra yeniden yapılmıştır. Yapımında, Fransa’daki St Urban Kilisesi’nden ilham alınmıştır. Katedralin önünde, altın renkli melek ve Meryem Ana sütunları bulunur.

Zagreb Meryem Sutünu

Kilisenin içi aynı, Taksim’deki St. Antuan Kilisesi’ne benziyor. Kiliseye giriş ücretsiz. Kilisenin önündeki Meryem Ana sütunu da çok hoş. Zagreb’in en güzel üç yapısından birisi burası bence…

Katedralin civarında çok hoş birkaç yapı daha var. Onların önünde, sağında solunda fotoğraf çekilip, yoluma devam ediyorum. Yolumun üstünde Dolac Pazarı var.

Dolac Pazarı

Bu Pazarda, 1930’dan beri yerel ve taze ürünler satılıyormuş. Bu Pazar; et pazarı, balık pazarı ve çiçek pazarı olarak bölümlere ayrılıyor.

Ziyaret Saatleri:

Hafta içi: 07.00-15.00

Cumartesi: 07.00-14.00

Pazar: 07.00-13.00

Pazarı biraz geziyorum ve buradan magnetlerimi alıyorum. 4 adet magnet 95 Kuna tutuyor.

Restoranların ve kafelerin olduğu Tkalciceva Sokağı’na düşüyor yeniden yolum. Gündüz gözüyle ayrıntıları daha iyi görüyorum. Burası tarihi ve karakteristik binalarıyla, Zagreb’in en güzel ve hareketli sokağı…

Zagreb-Hırvatistan

Burada, gözüme takılan güzellikleri ve hoş detayları fotoğraflıyorum. Geze geze, Zagreb’e gelmeden önce mutlaka gitmeliyim diye düşündüğüm ve merak ettiğim Kırık Kalpler Müzesi’ne gidiyorum.

Kırık Kalpler Müzesi

Kırık Kalpler Müzesi- Zagreb

St. Marks Kilisesi yakınında, hemen yürüme mesafesinde olan küçük bir müze burası… Bu müze, yarım kalmış aşklara ithafen oluşturulmuş bir müzedir.

Müzenin içinde, ilişkileri bitmiş olan iki eski sevgilinin beraberlikleri sırasında yazdıkları notlar, mektuplar, birlikte oynadıkları oyunlar, beraber çekildikleri fotoğraflar, kıyafetler ve bunun gibi birçok eşya sergileniyor.

Kırık Kalpler Müzesi’nin Kuruluş Hikayesi

Müzenin kuruluş hikayesi de, ilginç. Biri heykeltıraş diğeri film yapımcısı olan iki sevgili bir gün ayrılırlar. Ayrılık konuşmaları esnasında espri olsun diye bir müze açıp, ilişkilerinden ve aşklarından geriye kalan eşyalarını sergilemeyi konuşurlar. Bu konuşmadan birkaç yıl sonra eski aşıklardan biri, bunu gerçekleştirmeye karar verir ve ilk adımları atar. Çevresindeki kişilerden, ilişkilerinden geriye kalanları toplamaya başlar ve böylece Kırık Kalpler Müzesi oluşmuş olur.

Bu koleksiyon ile adeta dünyayı dolaşan ikili, böylece “gezici” müze olarak diğer ülkelere, müzelerini tanıtma imkanı bulurlar. Gittikleri ülkelerden de eşyalar toplamaya devam ederler. 2011 yılında, şimdiki yerinde duran, Kırık Kalpler Müzesi “yerleşik” olarak açılmış olur.

Bu müze, benzerlerinden farklı konsepti ve özgünlüğü sayesinde, Kenneth Hudson ödülünü kazanmıştır.

Ben başka bir blogta müzenin giriş ücretinin 20 Kuna olduğunu okumuştum ancak ben gittiğim zaman ücretsizdi.

Müzeye dair fikrime gelince, okuduğum zaman fikir ve isim çok ilgimi çekmişti. Ancak içerisini gördükten sonra içi, ismi kadar ilginç gelmedi bana… Bu durumda en büyük tesellim de, müzeye ücretsiz girmek oldu. 🙂

İçeride giysiler, takılar, ayakkabılar, oyun kartları, günlükler, fotoğraflar ve bazı objeler var. Müzenin içerisinde bir kafe de var.

Ziyaret Saatleri

Kış Dönemi (Mayıs-Kasım): 09.00-21.00

Yaz Dönemi (Haziran-Ekim): 09.00-22.30

Müzeyi de gezdikten sonra bana göre Zagreb’in en güzel üç yapısından 2. olan St. Mark’s Kilisesi’ne gidiyorum.

St. Mark’s Kilisesi

Şehrin önemli bölümü olan ve aynı adı taşıyan St. Marks Meydanı’nda 13. Yüzyılda inşa edilmiştir. Kilise, Avrupa’nın en özgün kiliselerinden biridir. Kilisenin çatı kısmına Hırvatistan bayrağı konulmuş gibi bir görünümü vardır. Sağdaki şekil Zagreb’i soldaki şekil ise Hırvatistan, Slovenya ve Dalmaçya üçlü krallığını simgeler.

Kilisenin ben de bıraktığı izlenim, çatısına renkli porselen döşenmiş ya da renkli etamin işlenmiş gibi bir görünümdü. Ya da insanları kiliseye çekmek için Hansel ve Gratel masalında olduğu gibi renkli şekerle çatısı bezenmiş gibiydi. 🙂

Aziz Marks Kilisesi Zagreb-Hırvatistan

Gerçekten de kendine çeken, masalsı bir görünümü var kilisenin…

Ziyaret saatleri gündüz: 11.00-16.00

Akşam: 17.30-19.00 olarak gözüküyordu ancak ben gittiğimde kilise kapalıydı bu sebeple içini göremedim. Şehri en iyi keşfetme yolu olan, gözüme kestirdiğim sokaklara gire çıka kaybola kaybola gezmek. Ben de öyle yapıyorum.

Zagreb Sokaklar

Dönüş yolunda kuş bakışı şehri görebileceğim yere çıkıyorum ve şehir manzarasının tadını çıkarıyorum.

Aziz Catherine Cizvit Kilisesi

Jezuitski Meydanı’nda yer alır. Meydanın solunda St. Catherine Kilisesi yer alır. Meydanın sağında ise Lotrscak Kulesi yer alır.

Yorulduğumu hissediyorum. Tatlı ve bir fincan kahve iyi gelir diyerek, hostele yakın olan (Katedrale) Amelie Cafe’ye gidiyorum. Burası küçük ama şirin ve de leziz tatlıların olduğu bir yer. Burada klasik cheesecake ve cafe latte siparişi veriyorum. Hepsi 30 Kuna tutuyor. Bahşiş vermeyi de ihmal etmiyorum. 🙂

Hostele dönüp, biraz dinleniyorum. Akşam acıkıyorum. 2. Gün akşam yemeği için hostelin yanındaki Kapstolska Klet restorana gidiyorum. Garsonun yönlendirmesiyle dana etli yerel bir yemek sipariş ediyorum.

Zagreb akşam yemeği

Yanında da ev yapımı kırmızı şarap var. Yemeği yiyorum, iyi ki de sipariş etmişim et harika! Hem ızgara hem haşlama tadı var ve çok yumuşak.

Restorana 125 Kuna ödüyorum. Bir yandan da akşam için plan yapmaya çalışıyorum. Resepsiyona soruyorum, nereler güzeldir diye… Ritz’i öneriyor ama tüm aramalarıma rağmen bulamıyorum mekanı… Odada beraber kaldığımız Slovenyalı kızın tavsiyesiyle Mali Medo’ya gidiyorum. Orada böğürtlenli rakıyı deniyorum. Shut bardağındaki bu meyveli rakıya 12 Kuna ödüyorum. Ardından spontane olarak, müziklerini beğendiğim The Loft’a gidiyorum. Küçük ama sıcak bir mekan. Bir kadeh kırmızı şaraba 12 Kuna veriyorum. Hava yağmurlu olduğu için Cumartesi günü olmasına rağmen, Cuma gününe göre mekanlar daha boş.

The Loft’taki barmenin ve arkadaşlarının tavsiyesi Opera Club oluyor ama ben denemiyorum. Gidenler olursa, bana da yazın yorumlarınızı… 🙂 Saat geç oluyor, hostele dönüyorum ve uyuyorum. Yarın dönüş günü…

3. Günüm

Yağmur hala dinmedi, 2 gündür aralıksız olarak yağıyor ve hava da kapalı… Kahvaltımı yapıyorum. Oda arkadaşım ile bir şeyler yemek içmek için dışarı çıkıyoruz. Boban’a gidiyoruz. 1 kahve ve tatlı sipariş ediyorum. 36 Kuna tutuyor. Biraz oturduktan sonra o Slovenya’ya dönüyor, vedalaşıyoruz.

Ben de tekrar St. Mark’s Kilisesi’nin olduğu meydana gidiyorum. Finiküleri kullanarak yukarı, kulenin olduğu yere çıkıyorum.

Zagreb Finiküler

Finiküler tek yön 4 Kuna, kuleye çıkmak için ayrıca 20 Kuna ödemeniz gerekiyor.

Lotrscak Kulesi

Lotrscak Kulesi, 13. Yüzyılda güney surlarını koruma amaçlı yapılmıştır. Pazartesi günleri dışında kuleye çıkılabilir. Kuleye çıkışı yürüyerek ya da kısa bir finiküler yolculuğu ile yapabilirsiniz.

Kuleden, şehir manzarası gayet keyifli…

Lotrscak Kulesi Manzarası

Yola çıkmadan önce yemek yemeye karar veriyorum. Gözüme bir İstanbul restoranı takılıyor. Hadi bildiğim tat olsun ve bizimkiler kazansın diyorum ve içeri giriyorum. 🙂

Lokma isimli yerde kebap yiyerek, ayran içiyorum. Üstüne de Türk Kahvesi içiyorum. Mekanda İstanbul Boğazı simgesi ağırlıklı… Tabi ki sahibi de bir Türk…

Biraz daha dolaştıktan sonra yavaş yavaş havalimanına gitmeye karar veriyorum. Tramvaya biniyorum elimde valizle… Akşam beş civarı…

Tramvay

Bindikten 2-3 dakika sonra biri yanıma geliyor ve yarım yamalak İngilizcesi ile bir şeyler diyor, kartını gösteriyor. Anladığım kadarıyla kontrolör ve ne hikmetse, tramvaya 5-6 kişi bindiği halde sadece benim yanıma geliyor. Neden? Turistim, aklı sıra ceza kesip bana fazladan para ödetecek. Yanımdaki bileti arıyorum. Çıkan finiküler bileti… Bir şeyler demeye devam ediyor. Geriliyorum sonunda, ilk günden kalan bileti buluyorum. Pek memnun olmuyor bu duruma. Ama ben gayet memnunum. Bu sefer de bileti makinaya okutmalısın vs gibi parmağını sallayarak, bana bir şeyler diyor. Otogara geliyorum ve inerek beni havalimanına götürecek otobüsü bekliyorum.

Zagreb Yalnız Gezen Bir Kadın İçin Güvenli mi?

Bu soruya cevabım evet. Ben güvenlik açısından herhangi olumsuz bir durumla karşılaşmadım.

Hırvat Halkına Dair Gözlemlerim

Kendi içlerinde sıcaklar ama dışarıya karşı biraz mesafeliler genelde… Her yerde çiçek satılıyor ve halkı da satın alıyor. Bu çiçekleri, süs olsun diye mi yoksa dini amaçlı mı alıyorlar bilemedim. Adres sorduğunuzda cevap veriyorlar. Genç nüfus genelde İngilizce konuşuyor.

Diğer Balkan ülkelerine göre daha süslü ve havalı bir duruşları var. Belli ki kendilerini, diğer Balkan ülkelerinden daha Avrupalı ya da üstte görüyorlar.

Deneyimlerime göre, üniformalıları biraz sert olabiliyor bazen… (Polis ve bilet kontrolcüsü gibi 🙂

Figen Karaaslan Seyyahça © Temmuz 2016

Kendim için modern bir Seyyah Kadın gezgin diyebilirim. Yaşamın, bir yol ve yolculuk olduğuna inanıyorum. Seyahat etmeyi, insanı içsel yolculuklara taşıdığını düşündüğüm için seviyorum. Bu sebeple de, fırsat buldukça, bir seyyah gibi geziyorum ve yolculuk yapıyorum. Yaşamın, paylaştıkça zenginleştiğine ve anlamlandığına inandığım için de; gördüklerimi ve yaşadıklarımı Seyyahça’da yazarak, paylaşıyorum. Yaşam yolunda yolculuk ederken; 2014 yılında, Yaşamı Kullanma Kılavuzu isimli bir kitap yazdım ve yayınlattım. Mersin Üniversitesi Seyahat İşletmeciliği ve Yakın Doğu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık mezunuyum. 10 yıldan fazla reklam-metin yazarlığı, editörlük ve içerik editörlüğü yaptığım profesyonel meslek hayatıma; editörlük, kurumsal iletişim ve dijital pazarlama ile devam ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.